Bir binanın depreme dayanıklılık raporu (deprem performans raporu veya bina risk analizi raporu olarak da bilinir), binanın mevcut durumunun deprem yönetmeliğine uygunluğunu belirlemek amacıyla uzman kuruluşlar tarafından yapılan teknik bir inceleme sonucunda verilir.
Depreme dayanıklılık raporu, bir binanın olası bir deprem karşısında yapısal güvenliğini değerlendirmek amacıyla uzman mühendisler tarafından yapılan teknik incelemeler sonucunda hazırlanan detaylı bir belgedir. Bu rapor, binanın mevcut taşıyıcı sisteminin Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'ne uygunluğunu belirlemek amacıyla; yerinde gözlem, beton dayanım testleri (karot alma gibi), donatı tespiti ve gerekiyorsa zemin etüdü gibi çeşitli analizleri kapsar. Rapor sonucunda bina, güvenli, güçlendirme gerektiren ya da riskli yapı olarak sınıflandırılabilir. Özellikle 1999 öncesi inşa edilen yapılarda büyük önem taşıyan bu rapor, kentsel dönüşüm süreçlerinin başlatılması, bina güçlendirme planlarının yapılması veya yapı kullanım izinlerinin yenilenmesi gibi işlemlerde temel bir dayanak sağlar. Depreme dayanıklılık raporu, hem bina sakinlerinin can güvenliği hem de şehir planlaması açısından hayati öneme sahiptir.
Deprem dayanıklılık raporunun hazırlanmasında ilk adım olan gözlemsel inceleme, binanın mevcut durumunu yerinde değerlendirmek amacıyla uzman mühendisler tarafından gerçekleştirilen kapsamlı bir çalışmadır. Bu inceleme sırasında binanın taşıyıcı sistemi (kolon, kiriş, perde duvar gibi elemanlar) dikkatle kontrol edilir; çatlaklar, ayrılmalar, deformasyonlar, paslanma izleri ve nemlenme gibi yapısal bozulmalar tespit edilmeye çalışılır. Ayrıca kolon-kiriş birleşim noktaları, beton döküm kalitesi, kullanılan malzemelerin görünür özellikleri ve geçmişte yapılmış olan tadilatlar da detaylı şekilde gözlemlenir. Binanın dış cephesi, merdiven kovaları, bodrum katları ve temel seviyeleri gibi yapısal bütünlüğü etkileyen kritik alanlar da gözden geçirilir. Bu süreçte, mühendisler bina planına uygunluk, katlar arası düzensizlikler, kaçak katlar ya da sonradan yapılan müdahaleler gibi binanın performansını etkileyebilecek durumları da değerlendirir. Gözle yapılan bu ön değerlendirme, daha ileri düzeyde yapılacak yapısal analizler ve laboratuvar testleri için yönlendirici olur; böylece binanın hangi bölgelerinde detaylı inceleme yapılması gerektiği belirlenir.
Karot alma işlemi, bir betonarme yapının taşıyıcı elemanlarının (kolon, kiriş, döşeme gibi) dayanımını belirlemek amacıyla beton örneklerinin silindirik olarak kesilip laboratuvara gönderildiği, yapının mevcut durumu hakkında en doğru verileri sağlayan yöntemlerden biridir. Bu işlemde, özel karot makineleri kullanılarak genellikle 5 ila 10 cm çapında ve 10 ila 20 cm uzunluğunda beton numuneleri alınır. Alınan bu numuneler laboratuvarda basınç dayanımı testine tabi tutularak betonun kalitesi belirlenir. Karot alma işlemi yapı üzerinde yerel ve sınırlı bir hasara yol açsa da, uzmanlar tarafından dikkatle yapıldığında binanın genel güvenliğini tehdit etmez; işlem sonrası delinen yerler özel tamir harçları ile onarılır. Ancak, işlem sırasında taşıyıcı sistemin kritik noktalarına zarar verilmemesi için dikkatli bir planlama ve mühendislik bilgisi gereklidir. Özellikle eski binalarda, karot testinin nereden ve nasıl alınacağına karar verirken mevcut yapısal durum mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Karot testi, yapı denetimi ve deprem dayanıklılık raporları kapsamında en güvenilir yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir.
Röntgen cihazı ile yapılan donatı testi, betonarme yapı elemanlarının içindeki donatı çubuklarının (demirlerin) yerini, çapını, aralıklarını ve pas payını belirlemek amacıyla kullanılan hasarsız bir test yöntemidir. Bu testte genellikle “beton donatı tespiti cihazı” ya da “rebar detector” olarak bilinen elektromanyetik veya radar tabanlı röntgen benzeri cihazlar kullanılır ve bu cihazlar betonun içine zarar vermeden, yüzeyin altındaki donatı düzenini tespit edebilir. Özellikle karot alma gibi müdahaleli işlemlere alternatif veya destek olarak kullanılan bu yöntem, donatıların doğru yerleştirilip yerleştirilmediğini, beton örtüsünün yeterli olup olmadığını ve zamanla oluşabilecek korozyon risklerini değerlendirmeye yardımcı olur. İnceleme sırasında cihazın sensörü, beton yüzeyinde gezdirilerek donatıya ait manyetik alan değişimleri okunur ve ekranda görselleştirilir. Bu yöntem, özellikle taşıyıcı sistem elemanları üzerinde yapılacak güçlendirme çalışmaları öncesinde, yapıya zarar vermeden bilgi edinmeyi sağladığı için yapı güvenliği açısından büyük önem taşır. Röntgen cihazıyla yapılan donatı testi, deprem dayanıklılık analizlerinde sıkça başvurulan ve teknik doğruluğu yüksek bir ölçüm tekniğidir.
Depreme dayanıklılık testi kapsamında zemin etüdü, bir yapının inşa edildiği zeminin fiziksel ve mekanik özelliklerini belirlemek amacıyla yapılan detaylı jeoteknik incelemedir. Bu etüt sayesinde zeminin taşıma kapasitesi, sıvılaşma riski, oturma potansiyeli, deprem dalgalarını yayma şekli ve yer altı su seviyesi gibi hayati faktörler tespit edilir. Zemin etüdü kapsamında sondaj çalışmaları yapılır, zemin örnekleri alınır ve bu örnekler laboratuvar ortamında çeşitli testlere tabi tutulur. Ayrıca, SPT (Standart Penetrasyon Testi), seismik (deprem dalgası ölçümü) ve elektrik direnç testleri gibi yöntemlerle zemin profili ayrıntılı şekilde analiz edilir. Bu veriler, yapının temellerinin ne kadar derine ve nasıl oturtulması gerektiğini belirlemede kritik rol oynar. Depreme dayanıklılık değerlendirmesi yapılırken sadece binanın taşıyıcı sistemi değil, aynı zamanda bu sistemin oturduğu zemin koşulları da dikkate alınmalıdır. Çünkü sağlam bir yapı, zayıf bir zeminde inşa edildiyse, deprem anında ciddi risklerle karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle zemin etüdü, hem yeni binaların projelendirilmesinde hem de mevcut yapıların risk analizinde vazgeçilmez bir adımdır.
Barbaros Hayrettin Paşa mh. 1993 sok. No:22A Esenyurt/İstanbul - TÜRKİYE
0 533 661 40 47
www.fatihdelibalta.com All Rights Reserved. Designed by Fatih Delibalta